19 Mart 2011 Cumartesi

Hong Kong welcome

Kuala Lumpur'dan yaklaşık 4 saatlik bir uçuşla Hong Kong'a gelmemiz gerekiyordu ama benim hatırlayabildiğim kadarıyla hayatımda ilk defa öngörülenden yaklaşik yarım saat kadar Hong Kong'a indik. Ilk süpriz bizi havalimaninda bekliyordu. Eşyalarımızdan bir tanesi çıkmadı, havalimani içinde bir oraya bir buraya yönlendirildikten sonra parçayı bulduk, bahsettiğim parça tripod olduğundan bizim için çok ama çok önemliydi. Uçakta kazandığımız yarım saati tripodu aramakla harcadıktan sonra şehre doğru yola çıktık.

Şehre inmenin en efektif yolu tren. Hızlı trenler her 10 dakikada bir hareket ediyor ve yaklaşık 20 dakikalik bir yolculuğun sonunda bizim otelimizin olduğu Kawloon bölgesine varıyor. Buradan otelimiz 8 degrees'e gitmek için taksiye bindik, yaklaşık 5 dakikalık bir yolculuktan sonra otelimize vardık. Yeni şehre gelmenin heyecanıyla kendimizi hemen dışarı attık. Satr ferry denen ve bizim boğaz teknelerini andıran vapurlardan bir tanesiyle Kawloon bölgesinden Hong Kong'a geçtik. Bu yolculuk metroya göre hem daha hızlı (şaşırtıcı değil mi? hemde görsel olarak bir şölen. Hong Kong'un o bilinen siluetine bakarak karşıya geçtik.




Hong Kong çok enteresan ve çarpıcı bir şehir, özellikle Asya'da Tokyo'dan sonra benim gittğim en çarpıcı şehir. Soho gece hayatının merkezi, burada yüzlerce bar ve restoran bulmak mümkün. E Çin'e kadar geldikten sonra çin yemeği lazım dedik ve gözümüzün tuttuğu ilk çin restoranına attık kendimizi ve ördek ısmarladık. Yemek harikaydı, çıkışta mahalleyi biraz turladıktan sonra hemen yakınlarda olan ve Rat alley diye geçen barlar sokağına bir bakındık. Çok açmadı, saatte 12'ye geliyordu ve önümüzde deli gibi yapacak işimiz olduğundan kıyı kıyı otelimize döndük. Hava konusunda biraz şansız olacağımız söyleniryordu, ki öyle oldu....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder