22 Şubat 2011 Salı

Google Art project'ten başlayarak enayi bir mekik denemesi

Google Art Project, henüz nedeni anlaşılamamış bir şekilde  Türk IP ile giriş yapılamıyor olsa da, yurdum insanı yolunu bir şekilde nasılsa bulur.

Dünya'nın en önemli müzelerinden 17 tanesi ile anlaşılmış hali hazırda ve bu müzelerdeki bir takım resim ve heykellerin çekimleri yapılmış. Bu site sayesinde bu çekmnleri yüksek çözünürlükle görmek mümkün, hemde ne çözünürlük! Çok çarpıcı bir iş, ki daha işin çok başı olduğu her halinden belli. Resimlere bakarken kendi favaroleriniziden oluşan bir galeri de hazırlayabiliyorsunuz. Ben hızlıca bir tur atarken şunlara dikkat kesildim :





En sonuncusu Death of Socrates'den yola çıkarak dikkatimi çeken diğer Sokrates resimleri :



en sonuncusu Efes şehrinden bir duvar boyaması, Efes'te dikkat çekici onlarca duvar boyaması var elbette, onlardan bazıları :



Mekik böyle uzar gider....


Sokrates'in ölümü üzerine dipnot :

Socrates (M.Ö. 469–399) 70 yaşındayken, Atinalı gençleri başka tanrılara inandırmak; onları, toplumun kabul görmüş değerlerini sorgulatmak yoluyla yoldan çıkarmak; onlara adalet sisteminin eleştirisini yapmakla kötü örnek olmak ve kafa karıştırmak suçuyla idama mahkûm edilmiştir. Onun idamıyla sonuçlanan yargılama süreci bugün tüm hukuk fakültelerinde ders olarak okutulur. Yargılama süreci, savcılık makamının 500 kişilik jüriye, üç Atinalı –şair Meletus, politikacı Anitus ve hatip Likhon- tarafından öne sürülen suçlamaları okumasıyla başlar ve Socrates’ın ünlü savunmasıyla gelişir. Bu üç Atinalı, onun tuhaf ve kötü ruhlu bir adam olduğuna karar vermişlerdir. Bu sürecin güzel bir özetini Alain de Botton’un “Felsefenin Tesellisi” adlı kitabında buluruz:

“Onun şehrin tanrılarına ibadet etmediğini, Atina’nın toplumsal düzenini bozduğunu ve genç adamları babalarına karşı kışkırttığını iddia ediyorlardı. Filozofun susturulması, hatta belki öldürülmesi gerektiğine inanıyorlardı. Atina kentinde, doğruyu yanlıştan ayırmak için belli bir yasal işleyiş söz konusuydu. Heliast Mahkeme binası agoranın hemen güneyindeydi. Bu büyük binanın içinde, bir tarafta jürinin oturması için tahta sıralar, sıraların karşısında da davacının ve savunmanın yer alacağı bir platform bulunuyordu. Davaya önce davacının konuşmasıyla başlanıyor, sonra savunmanın konuşması dinleniyordu. 200 ila 2500 kişiden oluşan jüri de hangi iddianın doğru olduğuna karar veriyor; jüri üyeleri kararlarını oy pusulaları kullanarak ya da ellerini kaldırarak açıklıyorlardı. Bir tarafı destekleyen kişilerin sayısına bakarak neyin doğru neyin yanlış olduğuna karar verme yöntemi, Atina’nın politik ve yasal yaşamında hep kullanılagelmiş bir yöntemdi. Sokrates’in davasının görüleceği gün mahkeme salonunda 500 kişi vardı. Davacı taraf konuşmasına, karşılarında duran adamın bir sahtekâr olduğunu söyleyerek başladı. Bu adam, yeryüzünün ve gökyüzünün gizlerini çözmeye çalışıyordu; dinden sapmış, sağlam argümanları kendi zayıf argümanlarıyla çürütmek için aldatıcı retorik yöntemler geliştirmişti. Socrates suçlamalara yanıt vermeye çalıştı. Gökyüzüyle ilgili hiçbir kuram geliştirmediğini, yeryüzünün gizlerini araştırmadığını, dinden sapmış bir adam olmadığını, aksine kutsal ibadetlerde bulunulması gerektiğine inandığını, Atinalı gençleri yoldan çıkarmaya çalışmadığını söyledi. Eğer Socrates birilerini yoldan çıkarmışsa bunu istemeden yapmıştı; zaten insanın kendi arkadaşlarını bile isteyerek kötü yola sürüklemesi pek de anlamlı değildi çünkü kötü arkadaşlardan bir gün mutlaka kendisi de zarar görürdü. Eğer istemeden bir hata yapmışsa, doğru olan şey, ona karşı bir dava açmak değil, kendine gelmesi için küçük bir uyarıda bulunmaktı.” (36–37)

Socrates, bir filozof olarak kendi inandığı doğrular adına Atinalıların yaşamlarını iyileştirmeyi arzuluyordu. Onlara, kişisel menfaatlerini, zihinsel ve ahlaki zenginliklerin önünde tutmamalarını öğretmeye çalışıyordu. Felsefesi idealistti ve Socrates tüm yaşamı boyunca ticaretten, para kazanmaktan, mülk edinmekten uzak durarak yani toplum içindeki günlük pratiklerin hiçbirinde aktif rol almayarak felsefesine adanmış bir yaşam sürüyordu. Hitabet sanatındaki yeteneği gençlerin ilgi odağı olmasını sağlamış ve Platon gibi öğrencileri etrafına toplamasına sebep olmuştu. İnsanlığa en büyük armağanının Sokratik Diyalog yöntemi ile tartışma sanatına diyalektiği getirmesidir. Bu yöntem daha sonraları Platon’un oluşturduğu ve Akıl Tanrıçası Athena’ya adanan, meşhur filozof okulu, Akademia’da geliştirilmiştir. Sokratik diyalog yöntemiyle tartışma, aklı, sağduyuyu ve ahlaki değerleri kıstas alarak şekillenir. Görünen gerçeklerin bir de görünmeyen tarafları vardır; duyu organlarımızla algıladığımız maddesel dünya ve duygularımızla yaptığımız değerlendirmeler öznel ve çarpık olabilir. Yanılsamalardan ancak akıl yoluyla kurtulabiliriz. (Örneğin, su dolu bardağa batırdığımız kalemi, akıl yürütmezsek, kırık zannedebiliriz). Bu felsefi düşünceye göre idea, maddeyi; tin de tözü önceler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder